24.12.2025
“BİR DEVRİ KAPATMAYA, YENİ BİR DEVRİ AÇMAYA GELİYORUZ”
“YILIN SON ANKETLERİ YAYIMLANDI; ERDOĞAN, YÜZDE 29 İLE 2026’DA SENİ ORADA OTURTMAM”
“TÜM YAZ İFTİRA ATTILAR, SÖYLENMEDİK YALAN BIRAKMADILAR; İDDİANAME ÇIKINCA SUSPUS OLDULAR, ARKASINDAN ÇEKİLDİLER”
“KRİZİN ADI, MİLLETİN CANINA TAK EDEN ADAM KRİZİ; ÇOKLU MAKAM BOZUKLUĞUNA YAKALANDILAR”
“TÜM İŞÇİLERİ VE EMEKLİLERİ MEYDANLARA, MÜCADELEYE, DİRENMEYE DAVET EDİYORUM; EVDE OTURARAK HAK ALINAMAZ, BUNLARDAN KURTULUNAMAZ”
“ERDOĞAN, BENİM AVRUPA’DA RANDEVU İSTEYİP ALAMADIĞIM BİR KİŞİ YOK AMA SENİN RANDEVU İÇİN MEMLEKETİN MADENİNİ BİLE TRUMP’A VERDİĞİNİ MİLLET BİLİYOR”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Kağıthane’de gerçekleştirilen Millet İradesine Sahip Çıkıyor Mitingine katıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “‘Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler. Dalga dalga aydınlık oldular, geldiler. Yürüdüler karanlığın üstüne, meydanları zapt ettiler yine. Daha gün, o gün değil. Derlenip dürülmesin bayraklar. Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır. Safları sıklaştırın çocuklar. Bu faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır.’ Bugün Silivri’deydim. Burada ‘İnan Güney onurumuzdur’ diye seslenenlere İnan Güney’den selam getirdim. Bu meydanı seçtiğine, seçtiklerine, iradesine sahip çıkmak için dolduranlara; seçtiğinizden, belediye başkanlarınızdan, büyükşehir belediye başkanımızdan, Cumhurbaşkanı adayımızdan selam getirdim. İstanbul’un güzel insanları, emekliler, emekçiler, asgari ücretliler çağırdık, geldiniz. Bugün Kağıthane’yi, emekçileri, asgari ücretlileri bu meydana çağırdık. Aralığın sonunda, kışın ortasında, ayazın ortasında bu meydanı dolduranlara selam olsun. Hoş geldiniz” dedi. Özel, şunları söyledi:
“77’NCİ KEZ MEYDANDAYIZ; MİTİNG YAPMIYORUZ, EYLEMDEYİZ”
“19 Mart günü seçtiğiniz belediye başkanını bir gece önce diplomasını iptal edip, sabahleyin 06.00’da evine binlerce polisle gelip, Vatan Emniyet’e götürdüklerinde hep birlikte bir direnişe, bir mücadeleye başladık. O gün biz ‘Ne olacaksa bugün olacak’ dedik. Onlar da ‘Olmayacak, Saraçhane’de üç kişi yan yana gelmeyecek’ dediler. Tarihi yarımadayı kuşatmayı aldılar. Yolları kestiler. Metroları durdurdular. Köprüleri kaldırdılar. Vapurları bağladılar. 19 Mart akşamı Saraçhane’ye bütün engellemelere rağmen gelip, orada İstanbul’un tarihine el koyan, kötü gidişe el koyan, darbeye ‘dur’ diyen yüzbinlere selam olsun. O gün bugün sokaktayız, meydanlardayız. Dedik ki ‘Saraçhane darbenin hedefidir. Orayı kayyıma teslim etmeyiz. Buradan gitmeyiz.’ Yedi gün, yedi gece Saraçhane’de direndik. Sonra seçilmişe Saraçhane’yi teslim edip, köprüyü geçip, Maltepe’de milyonlar olduk. O gün bugün her çarşamba akşamı İstanbul’da aynı saatte bu otobüsün üstünde bir meydanda, her hafta sonu Anadolu’da bir başka şehirde, bir başka meydandayız. ‘Olmaz’ dediler. ‘Yaz geldi’ dediler. ‘Öğrenciler gitti. Sıcak oldu. Millet memleketine koştu’ dediler. ‘Meydanlar dolmaz’ dediler. 45 derece sıcakta doldurdunuz. ‘Kış geliyor, millet sokağa çıkamaz artık’ dediler, aralığın sonunda bu meydanları doldurdunuz. Bugün için ‘Orası Kağıthane. Orada AK Parti var, AK Parti’nin kalesi orası’ dediler. Ama geldiniz ve gösterdiniz ki artık hiçbir yer kimsenin kalesi değildir. Kağıthane, olsa olsa milletin kalesidir. İşte bu akşam Kağıthane’de tam 77’nci kez sokaktayız, meydandayız. ‘Miting olmaz’ diyenler haklı, miting yapmıyoruz, eylemdeyiz. Ey Erdoğan saraydan çık. Bu meydanı gör. Bu meydanda olup da sende olmayanları gör. Bu meydanda cesaret var. Bu meydanda haklılık var. Bu meydanda ahlaki üstünlük var. Bu meydanda psikolojik üstünlük var. Bu meydanda çoğunluk enerjisi var. Haklıların dayanışması, mağdurlar dayanışması var. Zalime, sana direnenler var bu meydanda. Allah var Erdoğan Anadolu’da bir şehirde meydanın şu tarafını bulsa gider, miting yapar, fotoğraf çektirir. Helal olsun hepinize. Meydanın bu tarafı diyor ki ‘Hak, hukuk, adalet.’ Bu taraf da sizi duyunca demişti ki; ‘Direne direne kazanacağız.’”
“OPERASYONLARIN ARDI KESİLSİN, DURUŞMA GÜNÜ GELSİN”
“Bugün Kağıthane’de Haliç’in bereketli kıyısındayız. Bu ilçe bugüne kadar dokuz kez belediye başkanı seçti. Bu ilçede 1989’da belediye seçimlerine Sosyal Demokrat Halkçı Parti’den rahmetli Mahmut Özdemir kazandı. 1970’lerin sonunda Yerel Yönetimler Bakanı’ydı. 1989’da burada belediye başkanı oldu. 1991’de milletvekili adaylığı için ayrıldı, yerine Osman Söyler Başkan seçildi. Belediye başkanlığının üçüncü haftasında asfalt çalışmasının başında silindirin başında çalışan emekçinin yanına gitmiş, onlarla sohbet ederken karşıdan gelen bir araç çarptı. Üç haftalık Osman Başkan’ı kaybettik. O sene Mahmut Başkan’ı da kaybettik. İki başkanımız peşi sıra hayatlarını kaybettiler. Kağıthane’de o gündür bugündür belediye başkanımız yok. Biz bu Kağıthane’de gün oldu yüzde 1,5 oy aldık. Gün oldu yüzde 20 oy aldık. Geçen seçimlere kadar Kağıthane’de ciddi bir iddia koyamadık. Ama geçen seçimlerde Tonguç Çoban ile yüzde 35 oy aldık. Kazanamadık, ama Tonguç Başkan’la birlikte Kağıthane bambaşka bir iddiaya kavuştu Cumhuriyet Halk Partisi burada. Ancak bu akşam Tonguç Başkan şu anda Vatan Emniyet’te. Görevi 39 ilçeye eşit hizmet gitmesini sağlamak olan, belediyeyi CHP’li - AKPli diye ayırmayan, kazanmadığımız ilçelere de büyükşehrin koordinasyonunu yapan, hizmetini götüren, gönüllere giren Tonguç Başkan bugün maalesef Vatan Emniyet’te. Buradan geleceğin de belediye başkanına, Tonguç Başkanımıza yürekten bir dayanışma alkışı yollayalım. Ayrıca dün yapılan bir operasyonla Şile belediye meclis üyelerimiz… Halen daha Şile ile uğraşıyorlar. Belediye meclis üyelerimiz gözaltına alındı. Arkadaşlarımızı yakından takip ediyoruz. Artık bu operasyonların bir ardının, arkasının kesilmesini ve bir an önce duruşma gününün gelmesini, savcısına güvenenlerin savcısının arkasına geçmesini bekliyoruz. Yaz boyunca iftiraları attırdılar. Dokuz aydır söylemedik yalan bırakmadılar. TRT’yi, yandaş kanalları, merkez medyayı her gün aynı yalanlara alet ettiler. İddianame çıkınca suspus oldular. Diyorduk ya ‘Biz iddianameyi yargılanmak için değil, bu yalanları yargılamak için bekliyoruz’ diye. Şimdi iddianamenin arkasından çekildiler.”
“HER GÜN BİR TANIK ‘ÇEKİLECEĞİM’ DİYE ADLİYEYE KOŞUYOR”
“İddianame konuşan var mı? Şimdi sanki hiçbir şey yokmuş gibi yandaşlar başka konulara saptılar. Kış uykusuna yattılar. Burada Erdoğan’a sesleniyorum: Savcına güveniyorsan, savcının arkasında durabiliyorsan, o perişan iddianameye sahip çıkabiliyorsan… 15 gizli tanıktan kalmış yedi gizli tanık. Her gün de birisi ‘Çekileceğim’ diye adliyeye koşuyor. Diyor ki ‘Adımı gizliye çektiniz, gizleyemediniz. Ben bunları kendim duymadım, siz söylediniz. Ben gördüğümü değil, sizden duyduğumu anlattım. Altına imzamı attım. Anlıyorum ki kul hakkına girdim. Hala tutuklu insanlar var. Utanıyorum, çekilmek istiyorum.’ Şimdi Erdoğan’a sesleniyorum: Ya bu rezaletin arkasından tam çekil, AK Toroslar çetesini dağıt, arkadaşlarımıza gerçekten bağımsız yargıçlar, tutuksuz yargılasın. Ya da arkasında duruyorsan; kendine, savcına güveniyorsan bütün duruşmalar canlı yayınlansın. Hodri meydan. Kağıthane’nin AK Parti’ye ve MHP’ye oy veren ama vicdanı olan insanlarına sesleniyorum: Biz haksız olsak, biz söylenen yalanlardaki o suçları gerçekten işlemiş olsak ‘Bu iddianame canlı okunsun, duruşma canlı yapılsın. Sorular sorulsun, cevaplar verilsin’ der miyiz? Bakın Sayın Bahçeli’yi de vaktiyle yanılttılar. O da düşündü ki sağlam bir iddianame, gerçekten işlenmiş suçlar var. Dedi ki ‘Canlı yayın doğru karar.’ Erdoğan da o zamanlar ‘Münasiptir’ dedi. Şimdi iddianame çıktı, tel tel döküldü peçete torbası gibi. Şimdi diyoruz ki ‘Canlı yayın olsun’, ret oyu kullanıyorlar. Madem iddianamenin arkasında duramıyorsunuz o zaman arkadaşlarımızı bırakın. İnan görevinin başına dönsün. Ekrem Başkan görevinin başına dönsün. 16 belediye başkanımız görevinin başına dönsün. Adana Zeydan’ına kavuşsun. Ceyhan ve Seyhan başkanlarına kavuşsun. Antalya’da Muhittin Böcek hastalıkla boğuşuyor, sağlığına kavuşsun. Milletin dedikleri belediyelerini yönetsin. Yargılama tutuksuz yapılsın. Erdoğan, yıllarca tutuksuz yargılandı. Bir gün eve polis gitmedi. Bir gün Vatan Emniyet’e götürülmedi. Bir gün koluna girip de fotoğraf verilmedi. Bir gün cezaevinde tutuklu yargılandı. Kendine yapılmayan zulmü arkadaşlarımıza yapana açıkça söylüyorum: Artık yeter. Artık yeter. Rakibinden korkma. Cesaretin varsa çık karşımıza. Ne diyorlar? ‘Tayyip istifa’ diyorlar. Çok mantıklı.”
“EKREM BAŞKAN ‘İLÇE BELEDİYESİ BİZDE DEĞİL’ DEMEDİ”
“Biraz önce Özgür Başkan, Ekrem Başkan’ın mektubunda anlattı. Orada duyan var, duymayan var. Bu meydanın şahitliği var. Ben kendi altını çizdiğim birkaç tane hizmeti buradan ifade etmeliyim. Ekrem Başkan, seçildiği günden beri ‘Buranın ilçe belediyesi bizde değil’ demedi. Bu ilçede 8 bin 222 çocuğun sütünü hergün İBB dağıtıyor. Her ay 1 milyon litreden fazla süt, çocukların sağlığı için evlere dağıtılıyor. Bu ilçede 8 bin 117 annenin cebinde Anne Kartı var. Kreşlerimiz her sabah kapılarını yoksulların çocuklarını açıyor. Kağıthane hak ettiği yatırımı 2019’dan sonra aldı. Yıldız - Mecidiyeköy - Mahmutbey metro hattı, Cendere Yaşam Vadisi, Kağıthane Meydanı, spor tesisleri, parklar, bölgesel istihdam ofisi açıldı. İSKİ bu ilçeye 3,5 milyar liralık altyapı yatırımı yaptı. Kağıthane, Ekrem Başkan’dan razı mısın? Ekrem Başkan’dan memnun musun? Ekrem Başkan burayı izliyor, burayı dinliyor. Marifet iltifata tabi. Yürekten bir alkış yolluyoruz Ekrem Başkan’a.”
“PANKARTTA ‘DİLENCİ DEĞİL, EMEKLİYİZ’ YAZIYOR”
“Ekrem Başkan’ı seviyor musunuz? O sizi seviyor mu? Peki Erdoğan sizi seviyor mu? Niye? Çünkü fakirsiniz. Türk-İş açlık sınırını ve yoksulluk sınırını ilan ediyor. Türkiye’de açlık sınırı 30 bin lira. Yoksulluk sınırı 98 bin lira. Bu meydanda evine 98 bin liradan daha fazla gelir girenler bir el kaldırsın. Bir bunu bulabildik arkadaşlar; Nuri Aslan’ı. O da görevinden dolayı değil, durumu hep iyi onun. Şimdi asgari ücret ve hemen üzerinde geliri olanlar el kaldırsın. Peki en düşük emekli maaşını alanlar el kaldırsın. Şimdi burada DİSK’e bağlı Emekli-Sen’in Fatih şubesi gelmiş. Diyorlar ki ‘Dilenci değil, emekliyiz.’ Bu pankartı taşıyanlar Türkiye’nin dört bir tarafındaki emekliler. Ömürleri boyunca eller nasırlı, gözlerinin nurunu akıttılar. Dirsek çürüttüler. Çalıştılar ve devlet dedi ki ‘Artık çalışmana gerek yok. Ben sana bakacağım.’ ‘Çalışanlar çalışacak ve biz emeklimize bakacağız’ dedi. Emekli oldular. Şimdi ‘16 bin 700 lirayla geçineceksin’ diyorlar. Eve kira verse aç kalacak, karnını doyursa sokakta kalacak bir haksız düzen var. Bu iktidar geldiğinde en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Şimdi en düşük emekli maaşı asgari ücretin altında, hatta açlık sınırının bile yarısında. Öyle ya 30 bin lira açlık sınırı, 16 bin 700 lira emekli maaşı.”
“ASGARİ ÜCRETLİYİ AÇLIĞA, SEFALETE MAHKUM ETTİLER”
“Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak birincisi, en düşük emekli maaşını asgari ücrete eşit olmasını savunduk. İkincisi, asgari ücretin hiç değilse insanca yaşama sınırını yakalayamasa da açlık sınırından uzaklaşıp, hiç değilse iki asgari ücretin yoksulluk sınırına biraz yaklaşmasını savunduğumuzdan en az 39 bin lira bir asgari ücret olmasını savunduk. Bunun için de küçük esnafa, tekstilciye 10 bin 400 lira SGK prim desteği yapılmasını, yani alan 39 bin lira alırken verenin yükünün 10 bin lira hafifletilmesini savunduk. Bu yapıcı önerimizi Meclis’e sunduk. Bizi duymadılar, dinlemediler. İşveren desteğini bin 200 lira yaptılar. Asgari ücreti maalesef 28 bin lira olarak ilan ettiler. Asgari ücretlileri sefalete, asgari ücretlileri açlığa, yoksulluğa mahkum ettiler. Buradan bütün sendikalara, sendikalı - sendikasız bütün işçilere, bütün emeklilere sesleniyorum: Evde oturarak bu hükümet laf dinlemez. Evde oturarak hak alınamaz. Evde oturarak bunlardan kurtulunamaz. Hepinizi mücadeleye davet ediyorum. Meydanlara davet ediyorum. Direnmeye davet ediyorum.”
“TEK ADAMIN ÇOKLU MAKAM BOZUKLUĞU VAR”
“Biliyorsunuz memlekette çok önemli bir sıkıntı var. Büyük bir krizin içindeyiz. Ekonomik kriz var. Hukukta, adalette kriz var. Gelirde kriz var. Vergide kriz var. Sokakta, pazarda, her yerde kriz var. Kriz milletin canına artık tak etti. Bu krizin adı zaten adı üstünde; ‘TAK’ dediğin şey Tek Adam Krizi. Milletin canına tak eden şey; Tek Adam Krizi. Bu tek adamın bir rahatsızlığı var. Tek adamın çoklu makam bozukluğu var. Çoklu makam bozukluğu hastalığına yakalanmış durumda. Cumhurbaşkanı mı, parti başkanı mı? Sabahleyin aynı kalemle vali atıyor, öğleden sonra il başkanı. Sabahleyin aynı kalemde kaymakam atıyor, öğleden sonra ilçe başkanı. Gidiyor, üniversitenin hocaları yerine rektöre de o karar veriyor. Kendi Merkez Yürütme Kurulu’na da o karar veriyor. Savcı desen ta kendisi, hakim desen ta kendisi. Ne valinin hükmü var, ne bakanın yetkisi. Çoklu makam yetmezliğinden Erdoğan’ın yaşattığı kriz, memlekete ‘Tek Adam Krizi’. Şimdi onunla mücadele eden meydanların çoklu krizlere karşı hep birlikte mücadele etme, hep birlikte başarma, hep birlikte kazanma sorumluluğu var. Şunu bilmeliyiz ki bu meydan böyle dolu olursa, bu sıfır derece sıcaklıkta, kışın ortasında, aralığın sonunda, bu meydanda bu enerji olursa karşınızda ne Erdoğan durabilir, ne de bir başkası. Hep birlikte başaracağız. Hatiple seyirci arasındaki uyuma bakın. Hangi slogan geldi? Doğru slogan. ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.’”
“SOKAK KAZANACAK, HAKLILAR KAZANACAK, HAK YİYENLER KAYBEDECEK”
“İtiraf edeyim, ‘Elbette gelecekler’ diyordum. ‘Elbette güçlü eylem olur’ diyordum ama metrekareye düşen eylemci sayısıyla ve coşkusuyla Kağıthane’ye şapka çıkarıyorum. İstanbul örgütümüze şapka çıkarıyorum. Şimdi Aralık’ın sonunda, kışın ortasında meydandayız. Eylemdeyiz. Peki Kağıthane, seçtiği AK Partili milletvekillerini görüyor mu sokakta? Aranıza gelebiliyorlar mı? Hatır sorabiliyorlar mı? Pazara çıkabiliyorlar mı? Gelemezler, çıkamazlar. Artık Adalet ve Kalkınma Partisi, sıcak salonların partisidir, salon partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, savaş meydanlarında kurulmuştur. 100 yıl sonra meydan meydan büyüyen, sokakların, meydanların, mücadelenin partisidir. Ve en sonunda karşılaşacağız. Ne kadar kaçsalar da o sandıkta karşılaşacağız. Göreceksiniz, salonun meydanı yendiği görülmemiştir. Korkakların cesurlar yendiği görülmemiştir. Devleti arkasını alanların milleti yendiği görülmemiştir. Biz kazanacağız. Meydanlar kazanacak. Sokak kazanacak., İşçiler emekçiler kazanacak. Emekliler kazanacak, haklılar kazanacak. Hak yiyenler kaybedecek. Bir devri kapatmaya, bir devre açmaya geliyoruz. Bakan evlatlarının devri bitecek, vatan evlatlarının devri başlayacak.”
“BARİYERLERİ YERLE BİR EDEN ARKADAŞLARIMIZI KUCAKLIYORUM”
“Bir yanda bu vatanın üniversite okuyan evlatları da haklarını arıyorlar. Hatırlıyor musunuz? Tayyip Bey diyordu ki ‘Efendim biz gelmeden önce üniversitelilerin KYK bursları 45 liracıktı. Biz 3 bin lira yaptık.’ Yalanı doğru gibi anlatandan korkacaksın. Hemen gidip kontrol edeceksin. Baktım rahmetli Ecevit’in, Sayın Bahçeli ve rahmetli Mesut Yılmaz’la birlikte üçlü koalisyonu son olarak öğrenciye 45 lira burs yatırmış. Bakarsan burası doğru. Peki o 45 liracık kaç çeyrek altın alırmış? Çeyrek altın fiyatına baktım 30 lira. 2002’nin kasımında, ekiminde çeyrek altın 30 lira, öğrenci bursu 45 lira. Bugün çeyrek altın 10 bin - 10 bin 500 lira, 1,5 çeyrek altın olsa, burs olacak 15 bin lira ama bugün öğrenci bursu 3 bin lira. Şimdi bir yerde 1,5 çeyrek altın olan 45 liraya, ‘45 liracık’ diyen üçte bir altın almayan bursu övünerek söyleyen bir iflah olmaz, utanmazlıkla karşı karşıyayız. Şimdi burs fiyatları, burs ücretleri belirlenecek. Görünen o ki 3 bin lirayı 4 bin lira yapıp geçecekler. Buradan bir kez daha hatırlatıyorum. 3 bin lira günde 100 liradır. İstanbul’da en ucuz mercimek çorbası 100 liradan pahalıdır. Belediyelerin sabahleyin kampüste bedava dağıttığı çorbayı şu dükkanda 150 liraya içemiyorsun. Günde bir öğüne bir çorba parası bile vermeyen bu iktidara, eğer sizde şu kadar vicdan, şu kadar insaf varsa öğrenci bursunu hiç olmazsa 10 bin lira yaparsınız diyorum ve buradan 19 Mart‘ta Saraçhane’ye gelen bariyerleri yerle bir eden, arkadaşlarımızın önünde tüm Türkiye’deki öğrencilerin saygıyla ve sevgiyle kucaklıyorum.”
“AK PARTİ SADECE ZENGİNE İYİ GELİR”
“Biliyorsunuz AK Parti bu ülkede sadece bir avuç zengine iyi gelen bir partidir. AK Parti 2002’den bugüne; bu ülkenin ne gençlerine ne yaşlılarına ne Türklere ne Kürtlere ne Alevilere ne Sünnilere ne emeklilere ne emekçilere ne esnafa ne çiftçiye o günden bugüne daha iyi bir noktaya getirdiği hiç kimse yoktur. İlk yıllarda kriz sonrası bir miktar rahatlamayı kendi başarısı gibi gösterenler daha sonra bu ülkenin evlatlarının, bu ülkenin insanlarının her şeyine göz diktiler. Kendileri geldiğinde 8 çeyrek altın olan en düşük emekli maaşını, 1,5 çeyrek altına indiren AK Parti’nin kara düzenidir. Geldiğinde 7 çeyrek altın olan asgari ücreti 2 çeyrek altına düşüren AK Parti’nin kara düzenidir. Cumhuriyet tarihi boyunca bu sene ilk kez asgari ücrette, iki konu birden ilk kez peşi sıra tarihe geçmiştir. Bunlardan bir tanesi ilk kez 1970’lerde rahmetli Ecevit, Karaoğlan işçiyi masaya oturttuğu günden beri ilk kez asgari ücret işçi olmadan belirlenmiştir. Patron ve hükümet belirlemiştir. Ve tarihimizde ilk kez asgari ücret, açlık sınırının altında, ilan edildiği gün açlık sınırının altında ilan edilmiştir. Bu yüzden artık oturmak, susmak ve bir şeylerin düzelmesini beklemek mümkün değildir. Bu yüzden bu 2026 yılının bir geçim yılı olmayacağı bellidir. Geçimin olmadığı yerde demokrasilerde seçim olur. Bundan sonra geçim yoksa seçim vardır. Tüm emekçileri, tüm işçileri, tüm memurları, tüm polisleri, infaz koruma memurlarını, jandarmaları, imamları, müezzinleri, öğretmenleri, vergi dairesinde çalışanları, tüm esnafı, tüm çiftçileri, çay üretenleri, fındık üreticisini, üzüm üreticisini, pamuk üreticisini, narenciye üreticisini, sürekli seçim istemeye, seçimi talep etmeye, her gördüğü ile geçim sıkıntısını konuşmaya, ‘Geçim yoksa seçim var’ demeye davet ediyorum. Buradan Türkiye’ye ses veriyoruz. Geçim yoksa seçim var. Geçim yoksa seçim var. Geçim yoksa seçim var. Ey Erdoğan adayımı bırak, sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum. Ve diyorum ki; bak biz hem sokakta hem meydandayız hem zulüm altındayız ama son derece de yüksek moraldeyiz. Çünkü gücümüzü haklılığımızdan ve birbirimizden alıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi meydanların partisi, salonların partisine meydan okuyor. Cesaretiniz varsa biz buradayız. Getirin sandığı millet versin kararı.”
“2026 SEÇİM YILIDIR”
“AK Parti bir avuç zengine hizmet ederken utanmadan bir de çıkıp ‘Enflasyonla mücadele ediyoruz’ diyor. Bu ülkede enflasyonla mücadele eden bir hükümet yoktur, enflasyonla mücadele eden bu aziz millet vardır. Mücadeleyi biz veriyoruz. Siz orada keyif çatıyorsunuz. 2024 yılı kimin yılıydı? Emekli yılı. 2024 emekli yılı ilan edildi, emeklinin anasını ağlattılar. 2025 yılı kimin yılıydı? Aile yılıydı. Ailenin canını okudular. Bakın diyorum ya AK Parti kimseye iyi gelmedi diye. AK Parti gelmeden önceki sene 2001 yılında 35 bin çift boşanmış. Boşanma sayısı 35 bin. Geçen sene 187 bin. Yani AK Parti döneminde nüfus yüzde 25 artarken, boşanma oranı yüzde 435 artmış. 2004 emekli yılı, emekli perişan. 2025 aile yılı, aile perişan. Allah muhafaza 2026 yılı AK Parti’nin belirleyeceği bir yıl değildir. 2026 seçim yılıdır.”
“AK PARTİLİLERDEN BİRBİRİ HAKKINDA EVRAKLAR UÇUŞUYOR”
“Değerli Kağıthaneliler, çok uzatmadan ama yılın son mitingini güzel bir kapanışla yapmadan önce bir şeyi hatırlatalım. Ankara’da buraya siyasi bir makamdan başsavcılığa atanan biri var. Biliyorsunuz oturduğu evin, güya lojman, sadece restorasyonuna bugünkü parayla 56 milyon lira, 30 yıl çalışmış 56 emekli öğretmenin 30 yıllık ikramiyelerinin toplamını bir evin restorasyonuna verdiler. Dünyanın en pahalı yatlarını gezen, o yatlara yurt dışlarında binen, Türkiye’de alıcı gözüyle yat seçen birisinin ikinci maaşını ispatladık, utanmadan onu da savunmaya çalıştılar. Şimdi dört bir yandan AK Partililerden birbirleri hakkında evraklar uçuşuyor. Hepsini bir araya getirip başsavcılığa, HSK’ya veriyoruz. Bakın bu ülkenin namuslu savcıları, hakimleri mütevazi lojmanlarda otururken, restorasyonuna 56 milyon verilen yerde oturanlar mal bildiriminde açıklanmayan gayrimenkul alım satımları yapıyorlar. Geçtiğimiz yıllarda 9 milyona alınan, ortaya çıkınca apar topar 40 milyona satılan bir gayrimenkul var. Kaydı yok, bildirimi yok. Şimdi Etiler’deki en zenginlerin oturduğu Senfoni Villaları’ndan 96 milyon liralık bir yerin alınması için noter işlemi var. Soruyorum, hangi savcı maaşıyla 40 milyonluk evler, 96 milyonluk villalar, bilmem kaç 100 milyonluk yatlar alınır, sözleşmeler yapılır, satılır, vazgeçilir, bir daha yapılır? Ankara’da RTÜK’teki emekli polisten de, Çayyolu’ndaki avukat bürolarından da haberim var. Bunların hepsini geleceğe de biriktiriyoruz. Sandıkta hesabını sorduktan sonra bağımsız yargının esas kimin yolsuz olduğunu ortaya çıkaracağını da biliyoruz. Buradan açıkça söylüyorum. Bundan önce Zekeriya Öz’ler, altlarına zırhlı Mercedes’lerle bin bir havayla civayla, o koca göbekleriyle bizimle dalga geçerken; biz o gün de namuslu vatanseverleri savunuyorduk. Sonra ‘Kandırıldık’ dediniz, elinizi yıkadınız, kenara çekildiniz. Onlar yurtdışına kaçtı, zulüm yapılanlar özgürlüğüne kavuştu. Ama siz bunun bedelini ödemediniz. Buradan açıkça söylüyorum. Bu iktidar değişecek, bu devran değişecek. Cumhuriyet Halk Partili, Cumhuriyet Halk Partisi ne AK Partili’ye MHP’li vatandaşa ilişmeyecek, aksine nasıl hepsine İstanbul’da sahip çıktıysak, sosyal yardımları artırdıysak, Anne Kart verirken CHP’li - MHP’li ayırmıyorsak, eve süt dağıtırken AK Partili - CHP’li ayırmıyorsak, iktidara geldiğimizde de geçmişte bunlara oy verenlerin hiç korkusu olmasın. Ama hak yiyenlerin, aldığı yetki ile anneyle, eşle, çocukla uğraşanların, suçsuz insanlara iftira atanların, kara çalanların elimizden çekeceği var. Söz veriyorum, söz veriyorum.”
“SALTANAT HEVESİYLE BABASININ YERİNE GEÇMEYE NİYETLİ”
“Erdoğan; bir oğlan, bir damat, bir yeni bakan, bir eski bakan taht kavgalarının ortasında kalmıştır. AK Parti’de herkes birbirinin kuyusunu kazmakta, birbirine karşı sosyal medya çalışmaları yaptırmakta, iktidar olup yönetecekler birbirine düşmüştür. Biz bunların seviyesine inmeyiz. Düştükleri çukurda boğulsunlar. Umurumda değil. Onların seviyesine inersek, çıkarken vurgun yeriz. Ancak şu kadarını söyleyeyim. Bu ülke bir demokrasi, yönetim şekli Cumhuriyet. Ve bu ülkede Atatürk’ten miras bir sandık vardır. O sandığı kimseye kaptırmayız. Sakın ha sakın. Erdoğan’ın mahdumları artık bu işin sandıkla olmayacağına inanmış, saltanat hevesiyle babanın yerine geçmeye niyetlenmişler. Bu millet açlığa dayanır, yoksulluğa dayanır, işsizliğe, zulme dayanır. Ama sandığa el uzatanın elini koparır. Elini koparır. Buradan Erdoğan’a söylüyorum: ‘Partim hazır, adayım hazır, örgütüm hazır, millet hazır.’ Hazırsan ama sen ama oğlun, ama damat ama kuyunu kazan bakan. Çıkın karşımıza sandıkta mertçe yarışalım.”
“YÜZDE 29’LA 2026’DA SENİ ORADA OTURTMAM”
“Bütün sene yazın mitinglerde 13 - 15 kişi bayıldı, bu arkadaşlar koştu. Pandemide hepimizi yaşatanlara, doktorundan hasta bakıcısına, ambulans şoföründen hemşiresine tüm sağlık çalışanlarına kocaman bir alkış. Ona yol açan kahraman Türk polisine bir alkış. Devlette işçisine, memuruna, hepimiz adına çalışan herkese, bu ülkede alın teri ile geçinmeye çalışan herkese yürekten bir yeni yıl alkışı. 2025 berbat bir seneydi, berbat. Kimseyi mutlu etmedi. Altan Öymen Genel Başkanımızı aldı bizden. Ferdimizi aldı, Gülşahımızı aldı. Seçtiklerimizi aldılar, cezaevine koydular. Çok zulmettiler ve şimdi sonuna geliyoruz. 2026’ya umutla, 2026’ya büyük bir mücadele azmiyle girmeye hazırlanıyoruz. Yılın son anketleri yayınlandı. Bir yıllık ortalamaları aldık. Kararsızlar dağıtılmadan Erdoğan’ın notu aynı yere dönmüş dolaşmış. 28,5’tan 29. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir yıl bütün anketlerde kararsızlar dağıtılmadan oyu, yüzde 33,5. Kararsızlar dağıtılınca CHP yüzde 38’de AKP yüzde 33’te. Buradan Erdoğan’a bir yeni yıl mesajım var. Hediyem var. Bir dinleyelim. Yaşlı bir amcam diyor ki; ‘Verme ona hediye’ diyor. Erdoğan’a bir hediyem var. Ey Erdoğan, 28,5’tan 29 Erdoğan. Yüzde 29’la 2026’da seni orada oturtmam.”
“SANDIK VAZGEÇİLMEZİMİZDİR”
“Vallahi ben de bitirmek istemiyorum. Böyle muhteşem bir akşam, bu soğuk havada bu enerjiye ‘Hadi gidelim, dağılalım’ demeye kıyamıyorum. Ama sandık oldukça biz toplanıp, tepkimizi gösterip, eylemimizi yapıp, kararlılığımızı vurgulayıp dağılırız. Ama buradan 2026 için uyarıyorum. Sandık vazgeçilmezimizdir, sandığa el uzatmaya kalkan bilsin ki; toplanırız ve bir daha dağılmayız. 2025’te Trump’ın kapısında meşruiyet arayana, Amerikan Dışişleri Bakanı’nın ‘Beş dakika randevu için yalvarıyorsunuz’ dediği Erdoğan’ı unutmayın. Tom Barack’ın ‘Trump Erdoğan’a Türkiye’de olmayan meşruiyetini verecek’ dediğini unutmayın. ‘Nadir elementimiz çok olacak, Trump hesap edemediğimiz kadar çok nadir toprak elementi alacak’ dediğini unutmayın. Erdoğan’ın Trump’ın oğlundan babasının randevusunu koparmak için 250 uçak aldığını, pahalı doğalgaz sözü verdiğini, nadir toprak elementlerini verdiğini, Amerikan malından vergiyi kaldırıp Çin malına vergi bindirdiğini unutmayın. Bugün çıkmış diyor ki; Avrupa’daki bir toplantıda başkan konuşup gidince, ‘Ona böyle gitmen doğru değil’ demişim. Diğer liderlerin hepsi ‘Biz diyemedik, siz iyi dediniz’ demiş. ‘Şurada beş dakika oturamadın’ diyorum adama, diyor ki ‘Efendim Costa’dan beş dakika randevu alamamış.’ Bak Erdoğan, benim Avrupa’da randevu isteyip de alamadığım bir kişi yok. İspat edersen, yarın istifa ederim. Ama senin randevuyu almak için bu memleketin madenini bile Trump’a verdiğin, Amerikan Dışişleri Bakanı’ndan ‘Beş dakika için bize yalvarıyorlar’ dediği lafı yiyip yuttuğunu, Putin’in kapısında durup iki dakika alay edildiğini bu millet biliyor. Herkes Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi ile, onun Genel Başkanı ile, yönetici kadrocularıyla konuşurken haddini, hududunu, sınırını bilecek. ‘Bu can bu bedende durdukça o papazı alamazsın’ deyip, papazı hediye paketi ile Oval Ofis’e yollayıp Trump’tan ‘aferin’ alan adamdan alınacak dış politika dersimiz yok bizim. Rus uçağı düşünce ‘Ben düşürdüm’ deyip 34 erimizi bombalayanların kapısına gidip dakikalarca bekleyip, 34 şehidin hesabını değil, düşen uçağın özrünü söyleyenden alınacak dersimiz yok bizim. Bu parti Sevr’i yırtıp atanların, Lozan’ı yapanların partisidir. Yarın sabah hep beraber Anıtkabir'de İsmet Paşa’nın huzurundayız. 1 Mart tezkeresini yırtıp atanlara, Kıbrıs Barış Harekatı’nı tüm dünyaya rağmen yapanlara ve seninkiler kırmızı halı sererken işgal donanmasına bakıp ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyenlere laf söyleyecek haddin yok senin.”
“HERKES SEÇİM KAMPANYAMIZDA GÖREVE DAVETLİDİR”
“Son söz. 2026’ya girerken Ekrem Başkan Silivri’de, biz meydanlardayız. İki milyon Cumhuriyet Halk Partisi üyesi 15,5 milyon 23 Mart‘ta oy kullanan Ekrem Başkan’ı aday gösterenler ve aramıza katılmak isteyen herkes 2026 yılında partinin seçim kampanyasında görev almaya davetlidir. Ekrem Başkan yerine Cumhurbaşkanı adayı olmaya var mısınız? Var mısınız? Kapı kapı gezip, bu iktidarın yapmadıklarını ve bizim yapacaklarımızı anlatmaya hazır mısınız? Köy köy dolaşmaya, fabrika fabrika örgütlemeye, meydan meydan, sokak sokak koşmaya, çağrıldığın yere gitmeye ve mutlaka birlikte örgütlü mücadeleye hazır mısınız? Ben 2026’ya büyük bir umut, büyük bir kararlılık ve büyük bir cesaretle giriyorum. Gücümü, cesaretimi sadece ve sadece sizlerden alıyorum. Ben size güveniyorum, size inanıyorum. Hep birlikte bu yolu yürüyecek miyiz? Yürüyecek miyiz? Yürüyecek miyiz? Haydi o zaman, yolunuz açık olsun, yeni yıl gelsin, sefa ile gelsin. Hep birlikte iktidara yürüyelim. Yürüyelim arkadaşlar.”